Kriz Ortamında Mimarlık ve Mimarlar
Mimarlık Dergisi 407, s.25,26,27
KRİZ ORTAMINDA MİMARLIK VE MİMARLAR ...!
“Serbest çalışan(1), ofis sahibi bir mimarın gözü ile.”
Ülkemizde 2000’li yıllardan bu yana ekonomiyi kalkındırmak adına “İnşaat Ya Resulullah...!”(2) denildi. (Gerçi bu inşaatla kalkınma modeli 1950 / 60’lı yıllardan bu yana ülkemizin temel sorunlarınlarından biri ise de...) (Resim 1)
Kentlerin özellikle İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa gibi büyük kentlerin kıymetli alanları, (yeşil alan, kamusal alan, kıyı şeridi vs. gibi) hiç dikkate alınmadan rant amaçlı inşaata açıldı. Binaları yaparken elde ne bir plan ve ne de bir program vardı. Zaten plan olsa da bizim ülkemizde imar kararlarını plan yapanlar değil, ülkeyi yönetenler belirlerdi ve son sözü de hep onlar söylerdi. Yıllardır olduğu gibi... (Resim 2 / Resim 3 / Resim 4 / Resim5 )
Oysa kısa süre önce üstelik planlı programlı olduğu halde dünyanın en varlıklı ülkelerinden ABD, İspanya ve nihayet Olimpiyat Oyunları sırasında komşumuz Yunanistan inşaat ile kalkınmayı denemiş, ancak onlarda başarılı olamamıştı...(3)
Bu örnekler önümüzde dururken, denenmişi bir daha denemek (inşaatla kalkınma) sonucu belli olan / ya da bilinen bir film izlemek gibiydi...
Bu dönemde ayrıca sürekli olarak ;
En büyük Camiyi,
En hızlı Treni,
En büyük Köprüyü,
En büyük Metroyu,
En büyük Hastahaneyi ve nihayet Metropol kentin, İstanbul’un nefes almasını sağlayacak Kuzey ormanlarının ortasına, su havzalarının üstüne çevre kirliliğini (gürültü, karbon salınımı, doğa etkileşimi vb. gibi) hiç düşünmeden, sorgulamadan dünyanın en büyük havalimanını yapmak ile övünüp durduk... (Resim 6 / Resim 7)
Oysa bir hatırlatma yapalım.
Günümüzde dünyanın en işlek ve saygın kentlerinin havaalanlarında çevrede oturanların rahatsız olmaması için gece uçuş yasağı uygulanmakta, uçakların belirli saatlerde iniş ve kalkışına izin verilmemektedir...(4)
Ve nihayet 2018 yılına gelince deniz bitti, kara göründü...
İnşaat sektörü ve beraberinde ülke ekonomisi krize girdi... Döviz yükseldi, enflasyon fırladı... Satılmayan binlerce konut, işyerleri ve tıkanan gayrimenkul sektörü... Batan, iflas eden ya da konkardotoya giden inşaat firmaları... Ve bunun doğal yansıması işsiz kalan mimar, mühendis ofisleri ve meslektaşlarımız...
Yönetim anlayışı böylece devam ettiği sürece, benzer ekonomik krizler ülkemiz için ne ilk ve ne de son kriz olacak gibi geliyor bana...
Yıllar önce de İst. Mimarlar Odasının düzenlediği bir etkinlikte anlatmıştım.(5) Mezun olduğum 1977 yılında ilk krizimiz ile tanışmış ve tam tamına 8 ay iş aramış, iş bulmak için çalmadığım kapı kalmamıştı. Ve nihayet aylarca iş aradıktan sonra Aydın ağabeyin (Mimar Aydın Boysan) yanında güç-bela iş bulmuş ve iş görüşmesinde ne kadar ücret istediğim sorulduğunda da, güçlükle bulduğum işi kaçırmamak adına “Aydın ağabey hele bir ay çalışayım, ay sonunda siz uygun bir ücret takdir edersiniz” diye cevaplamıştım.
Asıl bu yazının amacı olan “ofis sahibi mimar olarak yaşadıklarımıza gelince.” Ofis sahibi olduktan sonra iyi kötü her 8-10 yılda bir ülkemizdeki ekonomik krizden etkilenerek, kah büyüdük, kah küçüldük... Bu krizlerden yine birine örnek olarak yıl 2001 ve 2002 krizi gösterilebilir... Ki bu kriz meşhur Anayasa kitapçığının fırlatıldığı krizdir.(6) O gün ülkemizin en büyük ekonomik krizlerinden biri yaşanmış, bir gecede dolar 3 katına çıkmış, bankalar, şirketler batmış, yüzlerce insan işten çıkarılmış neredeyse piyasada yaprak kımıldamaz olmuştu. Nasıl olduysa oldu, ofisimiz bir kamu kuruluşundan ihale ile iki adet Koruma/Restorasyon Projesi işi üstlendi. Ofiste çalışan sayısı da yetersiz olduğu için küçük bir gazete ilanı verildi. O günün koşullarında 4 kişi (Mimar, Restoratör) işe alınacak... O küçücük ilana tam tamına 222 kişi (Mimar, Restoratör, Teknik Ressam) başvurmuş ve o günün iletişim aracı olan fax cihazına (başvurular için kulllandığımız) kağıt yetiştiremez olmuştuk... Ne yazık ki başvuran 222 kişiden sadece ihtiyacımız olan 4 kişiyi işe alabilmiş ve o günün şartlarındaki acı tabloya çok ama çok üzülmüştük...
İnşaat patlamasının yaşandığı 2010’lu yıllarda ise bu kez ofisimizde iş yoğunluğu oluşmuş ve çalışan arkadaşlara yardımcı olmak üzere bir kaç yeni mimar arkadaş bulmak üzere sağa, sola haber vermiş, digital platformlarda ilan vermiş ve beklemeye başlamıştık. Aradan günler geçmiş (neredeyse birkaç hafta) hiç bir başvuru olmamıştı. Ofise takviye teknik eleman arıyoruz, gelen giden yok... Mimarlar neredeyse karaborsa... Nihayet uzun arayışlardan sonra büromuza genç bir arkadaş geldi. Uzun saçları arkadan topuzlu, her iki kulağı küpeli, katalog kıyafetli ve son derece şık, adeta dizi starı gibi bir arkadaş... (Sanıyorum LCC gibi bir adı olan, İstanbul’un sosyetik semti Nişantaşı’ndaki özel bir okuldan mezun mimar arkadaşımız, sonradan bölümünün de iç mimari olduğunu öğrendik...) Hoş geldin sohbetinden sonra henüz işe alınma kararını bile vermemişken, sevgili genç meslektaşımız aynen şöyle demişti, “Hocam size gelmeden önce eleman arayan ve beni davet eden üç yere daha uğradım, iş görüşmesi yaptım. Kim çok para vercekse ona gideceğim, onda çalışacağım. Söyleyin bakalım, siz ne kadar maaş veriyorsunuz ?” Bu cevap / ya da soru karşısında 40 yıllık bir mimar olarak çok şaşırmış ve genç meslektaşımıza açık sözlülüğü ve koşulları değerlendirme becerisi karşısında teşekkür etmiş ve meslek hayatında başarılar dilemiştim... Öyle ya işin çok olduğu ve elemanın zor bulunduğu zamanlarda da bu sefer çalışan bizi / çalışacağı yeri seçiyordu... Bu da işin bir başka yönü...
Değerli dostlar, değerli okuyucular şimdi şöyle bir bakalım;
Ülkemizde 2019 verilerine göre yaklaşık 60.000 civarında mimar var. Bunun zaten 1/3’i mesleğini yapmıyor... (Turizmle, ticaretle veya başka işlerle uğraşıyor...) Diğer 1/3’lik kısım ise ya memur mimar ya da akademisyen, ya da mesleğin teorik ve kuramsal alanı ile meşgul...
Geriye kalan %15/20’lik kısım ise her dönemde olduğu gibi yönetime/yönetenlere yanaşmış günün adamı / yada mimarı... İdarenin inşaatla kalkınma ekonomisinden büyük ölçüde onlar da yararlanıyorlar. (ki son 15 yılda bunların sayıları bir hayli arttı...)
Geriye kalan %10/15’lik grup ise ilkelerini ve etik değerlerini yitirmeden mesleğini yapmaya çalışan bizler gibi serbest çalışan büro sahipleri ki, krizden ve mesleğin sorunlarından büyük ölçüde bunlar etkileniyor, diye düşünüyorum... Ki bu kesimin sayıları da Mimarlar Odası seçimlerinde ki düşük katılım ile de kendini gösteriyor... (24.248 kişilik üye sayısı olan İst. Mimarlar Odası Büyükkent seçimlerinde max. 2.000-2.500 kişi arası katılım oluyor...)
Bunlara ilave olarak son 15-20 yılın ve “İnşaat Ya Resulullah”ın verdiği ivme ile günümüzde 60.000(7) olan mimar sayısı, halen okullarda okuyan en yakın zamanda mezun olacak 38-40.000 kişilik mimar ordusu ile yaklaşık 100.000 kişiye ulaşacak. Bu rakama ulaşan mimarlar topluluğunu hangi ekonomi, hangi ekonomik güç nasıl besleyecek, nasıl iş verecek, doğrusu bunu da çok merak ediyorum...
Bize / Bana gelince, ofis olarak zaten 8-10 kişiyi hiç bir zaman geçmemiş idik. Şimdi bu kriz döneminde tamamen küçüldük ve iki kişi (1 Mimar, 1 Restoratör) olarak kaldık. Gerektiğinde eski projelerin revizyonlarını yapıyor, kitap okuyor ve anılarımızı yazıyoruz... Çağrılı olduğumuz etkinlik ve söyleşilerde gençlere dağarcığımızdaki bilgi ve tecrübeleri aktarmaya çalışıyoruz, umudumuzu yitirmeden ...
Zaten Anadolu’da ne demişler : “Umut fakir’in ekmeği, ye Mehmet* ye...!”
*“Mehmet’i / Mimar diye de okuyabilirsiniz...”
Acar Avunduk / Y. Mimar /03 Nisan 2019 /İSTANBUL
Dipnotlar :
”Serbest çalışan mimar” bu deyimide doğrusunu isterseniz pek anlayabilmiş değilim. Serbest çalışan ofisler, o kadar çok koşullara bağlılar ki, örneğin başta Ekonomik krizlere, sonra işverene, sonra dünya kadar yönetmelik, Yasa ve kurumlara bağlılar... Serbest’lik bunun neresinde...
İstanbul Tasarım Bienali ve Kusurluluk Teması ; Aydan Çelik’in 2011 Birikim dergisi kapağı için tasarladığı ilüstrasyon : İnşaat Ya Resulullah!... ( http://www.mimdap.org/?p=105632 )
ABD krizini detaylı bilgi için : https://www.researchgate.net/publication/322241431_2008_KRIZININ_GELISMIS_ULKELERE_YANSIMASININ_ESLESTIRILMIS_CIFTLER_TESTI_YONTEMIYLE_INCELENMESI
İspanya krizini detaylı bilgi için : https://www.cnnturk.com/2013/ekonomi/dunya/06/27/ispanyada.emlak.krizi.15.yil.daha.surer/713264.0/index.html
Yunanistan krizini detaylı bilgi için :
http://www.arkitera.com/haber/25070/yunanistani-2004-olimpiyatlari-mi-bitirdi_
https://www.havayolu101.com/2015/12/27/havalimanlarindaki-gece-ucus-yasak-ve-kisitlamalari/
Gece Uçuş Yasağı Olan Havalimanları :
Frankfurt Havalimanı : 23.00–05.00
Sydney Havalimanı : 23.00–06.00
Hamburg Havalimanı : 22.00–05.00
Paris Orly Havalimanı : 23.30-06.00
Berlin Tegel Havalimanı : 22.00-06.00
Tokyo Narita Havalimanı : 23.00-06.00
Zürih Havalimanı : 23.30-06.00
“Cumartesi Buluşmaları” , 30 Mayıs 2009, Mimarlar Odası İst. Büyükkent Şubesi
10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in, Başbakan Ecevit ile toplantı sırasında Anayasa kitapçığını atması sebeb gösterilerek oluşan ekonomik kriz, oysa asıl sorun Ülke Ekonomisinin o dönem itibari ile tümüyle iflas etmesi idi...
Halen Mimarlar Odasına kayıtlı aktif Mimar sayısı 58.000’dir. Üniversitelerde okuyan ve mezun olmayı bekleyen ise 38.000 ögrenci / mimar adayı mevcuttur.